Halk arasında sosyal fobi ve tıp literatüründe sosyal anksiyete bozukluğu olarak bilinen bu durum, ülkemizde özellikle ergenlik döneminde ve ileri yaşlarda sıklıkla görülmektedir. Çocukluk döneminde çocukların sürekli soru sorma eğilimi nedeniyle sosyal anksiyete nadiren görülse de, ilerleyen yaşlarda toplum baskısı ve belirli durumlardan çekinme duygusu ile bu rahatsızlık kendisini göstermektedir. Sosyal anksiyetenin oluşmasında en önemli etken, kişinin toplum içerisinde eleştirilme veya küçük düşme düşüncesiyle yaşadığı korkudur. Bu sebeple, herhangi bir konuşma veya görüşme esnasında küçük düşeceği korkusu ile toplum içerisinde bulunmaz ve toplumdan kaçınmaya çalışır. Toplum içerisindeki bu geri planda durma eğilimi, mesleki ve ailevi yaşamını olumsuz derecede etkiler. Yapılan araştırmalarda sosyal fobinin iki farklı şekilde karşımıza çıktığı görülmüştür. Bu farklılıklar, korkunun hemen her konuda gerçekleşmesi ve özel durumlarda bazı özel durumlardan kaynaklı utanma duygusundan geçmektedir. Özel durumlarda kişi, bir başkasının önünde imza atma veya yemek yerken endişe içinde olma gibi durumlardan çekinebilir.

Sosyal fobi korkusu olan kişilerde bazı belirtiler uzmanlar tarafından saptanmıştır. Sosyal anksiyete bozukluğu çeken kişilerde aşağıdaki belirtiler gözlemlenebilir:

Bu belirtiler, sosyal fobi bozukluğu gözlemlenen bireylerde fazlaca görülen rahatsızlanma belirtileridir. Bu rahatsızlık emareleri nedeniyle aile ve toplum bireyleri arasında kaçmaya sebep olarak toplum nezdinde olumsuz kanaatler oluşmasına neden olmaktadır. Böylelikle, kişi iş gücü yapma kapasitesini engelleyecek duruma gelir. Yaşanan bu sıkıntılar nedeniyle kişide heyecan hali ve korku sendromu gözlemlenir. Korku ve panik havasının artmasıyla sosyal alanda soyutlanma ve yalnız kalınan ortamlara kaçma ile bu durum sonuçlanır. Korkulan durumdan kaçmak amacıyla sosyal fobi rahatsızlığına yakalanan kişi, korkulan durumdan kaçınır ve hatta bazı sosyal fobi rahatsızlığı çeken kişilerde bir sunum yapacağı zaman ayağının kırılması gibi olumsuz bir durumda dahi bu durumu sevinçle karşılar.

Sosyal fobi rahatsızlığı bulunan kişiler, toplum içerisinde konuşamazlar, bir işle uğraşırken birinin kendisine baktığı takdirde elleri ve ayakları birbirine karışır. Başkalarının önünde yiyecek içecek tüketmezler. Yöneticilik vasfı sergileyemez ve yönetimi altındaki kişilere temas edemezler. Bu rahatsızlık sebebiyle misafir kabul etmez, başkaları ile bir konuyu tartışmaz, topluluk içerisinde telefon görüşmesi yapmaz, tanımadığı insanlar ile ikili ilişkilerde bulunmaz, tanımadığı biriyle göz temasından kaçınır, ilgi odağı olmaktan kaçınır ve hatta başkaları önünde yazı ve imza atmama gibi rahatsızlıklar bu kişiler üzerinde görülen olumsuz etkilerdendir. Sosyal fobi, küçük yaşlardan itibaren başladığı takdirde bu ciddi sorun, okulda öğrencinin başarı durumunu etkiler ve öğrencilerden uzak durmasına neden olur. Bazı öğrencilerde bu sendrom yüzünden okulu dahi bırakırlar. Sosyal anksiyete bozukluğu nedeniyle depresyona giren bireyler, alkol bağımlılığı ve uyuşturucu madde içeren ilaçlar tüketerek bağımlı hale gelebilirler. Yine, birçok psikolojik rahatsızlığın ortaya çıkmasında etkilidir. Yapılan araştırmalarda sosyal anksiyete bozukluğunun, alkol alışkanlığı olan kişilerde 9 kat daha fazla bulunduğu, alkol kullanan kişilerin sosyal ortamdan kaçarak teselliyi bilinçlerini kaybederek, yani alkol kullanarak atmaya çalıştıkları tespit edilmiştir. Sosyal fobiye sahip olan kişilerde yalnız yaşama oranı oldukça yüksek olup, eğitim oranı oldukça düşüktür. Ticari girişkenlikleri bulunmayan bu kişiler, ekonomik açıdan geride bulunup sosyal yalnızlığı tercih etmektedirler. Kimi sosyal anksiyete bozukluğu çeken kişilerde intihara eğilim daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Bu problem erken teşhis edildiği takdirde, sorun kısa süre içerisinde yapılan psikolojik terapiler ile atlatılabilir. Uzman hekimlerin uygulayacağı psikolojik tedavilerin yanı sıra, kullanılacak düşük dozlu depresyon hapları ve ilaçlar ile bu problem atlatılmaktadır. İlaç tedavileri yaklaşık olarak 6 ay sürmektedir. Bu dönemde aile bireyleri kişiye destek olduğu takdirde rahatlıkla bu problemin üstesinden gelebilirler. Sosyal anksiyete sorunu çeken kişilerde hipnoz yöntemleri ile sorunun kaynağına inilerek problem çözülebilmektedir. Bu nedenle bu rahatsızlığı çeken kişiler, uzman hekime başvurmalı ve doktorun uygun gördüğü tedavi yöntemlerini harfiyen yerine getirmelidir.